22.11.2010

GEÇTİ ARTIK

GEÇTİ ARTIK


Küçüklüğümden beri dar yerlerden sıkılır ve buralardan adeta feryat ederek kaçardım. Daha sonra bunun bir hastalık olduğunu anlamış fakat bu illetten bir turlu kurtulamamıştım. Hâlbuki o dar mekânlara simdi ister istemez girecektim. Beni sarıp sarmalamışlar ve uzunca tabuta yerleştirmişlerdi. Çevremde dolaşanların seslerini gayet iyi duyuyor ve gözlerim kapalı olmasına rağmen her nasılsa onları görüyordum.
“genç yaşta öldü zavallı” diyorlardı. Hâlbuki yapacak ne çok işim vardı. Gerçekten de birçok işim yarım kalmıstı. Mesela oğluma iyi bir iş kuramamış, araba ile televizyonun taksitlerini henüz bitirememiştim. Büyük bir firma kurup dostlarımı o firmada toplamak da hayal olmustu. Önümüzdeki kış içinde odun-kömür almamıştım.
Birden kulaklarımı çınlatan bir sesle irkildim. Sanki mikrofonla söylenen bu ses, beynimin en ücra köşelerinde yankılanıyor ve:
<geçti artık geçti!> diyordu.
İcimden:  <keşke gecmemıs olsaydı!> diyordum. Nereden basıma gelmıstı o kaza bilmem ki? Halbukı o kadar da iyi araba kullanırdım
Olup bitenleri hatırlamaya çalışırken, dostlarımın çevremi sardığını ve üzerimi örtmek için tabutun kapağını kaldırdıklarını farkettım. Avazım çıktığı kadar bağırmak ve çırpınmak istediğim halde ne kımıldayabiliyor, ne de bir ses cıkarabılıyordum. Biraz sonrada koyu bir karanlık ıcınde kalmış ve gözlerimi tabutun tahtaları arasından sızan ışığa cevırmıstım. Dehşet içinde:
< Aman Allahım, dedim. Ne olacak simdi halim!>
Hic bir sey düsünemıyordum. Biraz sonra omuzlara kaldırılmış sallana sallana götürülmeye baslanmıstım. Dısardakı seslerden yağmur yağdığı belli oluyor ve su damlacıklarının sesi, tabutumun gıcırtısına karısıyordu.
Cenaze namazı için camiye gidiyor olmalıydık…
Camı deyince aklıma gelmıstı. Cok yakınımızda olmasına rağmen, nedense bir türlü elim degıp gıdememıstım. Ama 50 yasına gelınce namaza baslayacak ve herkesın sıkayet ettıgı kötü alıskanlıklarımı terk edecektim. Ah! Su kaza olmasaydı, ileride ne iyi bir insan olacaktım.
Daha once duydugum ses :
< Gecti artık gecti > diye tekrarladı.
Biraz sonra namazım kılınmıs ve imam cemaate nasıl bir insan olarak bilindiğimi sormustu. Ben, cemaatin arasındaki 8-10 kişinin bu soruya cevap vermedıgını gayet iyi biliyordum. Evet, bu insanların haklarını yedigimi kabul ediyorum. Fakat şu kaza olmasaydı. Onların gönlünü alacak ve yaptığım hataları telafi etmeyecek miydim?
Camideki isimiz bittikten sonra tekrar omuzlara kaldırılmıştım. Tabutumun eğik bir şekilde taşınmasın-dan, mezarlığa giden yokuşu tırmandığımızı anlıyor-dum. Sıddetle yağan yağmurun, catlaklardn içeri girerek kefenimi yer yer ıslattığının da farkındaydım. Buna ragmen dısarıda konusulanlara kulak verdım.    Dostlarımın bır kısmı pıyasadkı durgunluktan bahsedıyor, bır kısmı ıse gecen gece televızyonda oynanan filmi methediyordu. Tabutumu taşıyan diğer biri ise yanındakinin kulağına fısıldayarak:
< Tam ölecek günü buldu rahmetli! Sırıl sıklam olduk birader> diyordu.
Duyduklarım heralde yanlıs olmalıydı yoksa bunlar uykularımı onlar için feda ettıgım dostlarım degıl mıydı?
Yolculuğum bir müddet sonra bıtmıs ve tabutum yere ındırılmıstı. Kapak tekrar açıldı ve güçsüz vücudumu kucaklayan bir kaç kol benı dıbınde su toplanmış olan bir çukura doğru indirdi. Boylu boyunca yattığım yerden etrafıma baktım.
Aman allahım! Bu kabir degıl mıydı? O ana kadar buraya gırecegımı neden dusunmemistım? Sessiz feryatlarımı kimse duymuyor ve dostlarım kalın tahtalarla üzerimi kapatmak ıcın adeta birbirleriyle yarışıyordu. Tekrar zifiri karanlıkta kalmış ve bütün zerrelerimle dua etmeye başlamıştım:
 Yarabbi diyordum? Senin istediğin gibi bir kul olayım
Daha önce duyduğum ses, aynı seylerı tekrarlayarak:
< Gecti artık gecti! > dedi.
Vücudumu örten tahtaların üzerine kürekle atılan toprakların çıkardığı ses gök gürültüsünü andırıyordu.
Son bir gayretle yerimden fırlayarak gözlerimi açtım. Odamdaki rahat yatağımda yatıyor, fakat korkunç bir kabus görüyordum. Bitişik dairedeki doktor arkadaşımın başucunda duruyor ve:
< Gecti artık gecti! > diye tekrarlıyordu.
Yattığım yerden yavaşça doğruldum. Terden sırıl sıklam olmus ve sankı 20 kilo birden vermıstım. Dısarda sagnak halinde yağmur yağıyor ve gök gürültüsünden bütün ev sarsılıyordu.
Cevremdekılerın saksın bakışları arasında, kendimi toparlamaya çalışırken :
< Ya Rabbi! Sana, bütün zerrelerım adetince şükürler olsun dıyordum. İyi bir kul olmak icin ya bir fırsat daha vermeseydin? >

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder